Egemen Metalurji, Sera Gazı Yönetmeliği’ne GTE Carbon ile hazırlanıyor

Egemen Metalurji, “Sera Gazı Emisyonlarının Takibi (SGET) Hakkında Yönetmelik” kapsamında emisyon izleme raporunu GTE Carbon ile oluşturacak.

Payas Organize Sanayi bölgesinde 35.000m2 alan üzerine kurulu ve işletme üretim kapasitesi 300.000 ton/yıl olan entegre çelikhane ve haddehaneden oluşan tesis Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 17 Mayıs 2014 tarih ve 29003 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren SGET Hakkında Yönetmelik kapsamında sera gazı izleme raporunun hazırlanması çalışmalarına başlamıştır.

Yönetmelik kapsamında giren tesisler en geç 1 Ekim 2014 tarihine kadar izleme planlarını onaylanmak üzere Bakanlığa iletmekle yükümlü olmakla birlikte, 2015 yılı boyunca bu izleme planı doğrultusunda yıllık sera gazı emisyonlarını izleyecekler ve 30 Nisan 2016 tarihine kadar doğrulanmış yıllık sera gazı emisyon raporlarını Bakanlığa sunacaklardır.

Uzman GTE Carbon ekibi ile emisyon izleme planlarının hazırlanması ötesinde Egemen Metalurji, veri yönetimi, sayaç kalibrasyonları ve mevzuata iyi hazırlanılması yönünde kapsamlı bir çalışma gerçekleştirecektir.

Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik

Bildiğiniz üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı “Sera Gazı Emisyonlarının Takibi (SGET),  Hakkında Yönetmelik” 17 Mayıs 2014 tarih ve 29003 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 2012 yılında yürürlüğe konmuş olan yönetmeliği geçersiz kılan yeni yönetmelik çerçevesinde kapsam dahilinde olan tesisler 1 Ekim 2014 tarihine kadar izleme planlarını onaylanmak üzere Bakanlığa iletmekle yükümlüdürler. Bu tesisler, 1 Ocak 2015 tarihinden başlayarak yıllık sera gazı emisyonlarını izleyecekler ve 30 Nisan 2016 tarihine kadar doğrulanmış yıllık sera gazı emisyon raporlarını Bakanlığa sunacaklardır.

Bu kapsam dahilinde, sadece izleme raporlarının hazırlanması değil, yıllık raporlamaların da kolay, doğru ve tutarlı bir şekilde hazırlanmasına yönelik olarak tesislere ihtiyaçları doğrultusunda kapsamlı çalışmalar sunan GTE Carbon, uzman ekibi ile  aşağıdaki konularda hizmet sunmaktadır:

–          İzleme planlarının hazırlanması

–          Yıllık emisyon raporlarının hazırlanması

–          Yönetmelik boşluk analizinin yapılması

–          Veri toplama, izleme ve muhafaza sistemleri hakkında danışmanlık

–          Eğitim

GTE Carbon, bugüne kadar farklı pek çok sektörden 40’a yakın firma ile 80 kadar emisyon azaltım ve karbon ticareti projesi gerçekleştirmiş, 20 kadar SGET/ EU ETS, ISO 14064 ve CDP raporlaması çerçevesinde proje yürütmüştür. 2012 yılından bu yana SGET kapsamında hizmet veren firmamız, başta enerji, kağıt ve gıda olmak üzere tesislere mevzuata hazırlık çalışmaları konusunda destek vermiş; tesis izleme raporları hazırlamış ve ilgili personele kapsamlı eğitimler vermiştir.

17 Mayıs 2014’te yayımlanan yönetmeliğin ardından firmaların beklediği “İzleme ve Raporlama Kılavuzu” ile ilgili Tebliğ ile izleme raporuna ait formatın, yakında Bakanlık tarafından yayınlanması beklenmektedir.

Yönetmelik hakkında detaylı bilgi almak için GTE Carbon ile İLETİŞİM‘e geçebilirsiniz.

İklim Değişikliği Müzakereleri- COP 19

İklim Değişikliği Müzakereleri- COP 19

2009 yılında Kopenhag’da başarısızlıkla ve Kyoto sürecinin sekteye uğraması ile beklenti seviyeleri iyice düşen İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Taraflar Konferansı’nın 19.’su (COP-19) 11- 22 Kasım 2013 tarihlerinde Polonya’nın Varşova kentinde gerçekleştirildi.

190 ülkeden 9.000 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen zirve, eşzamanlı olarak Varşova’da düzenlenen “İklim ve Kömür Zirvesi”nin gölgesinde başladı. Gelişmiş ülkelerle iklim finansmanı, yeni piyasa bazlı mekanizmalar ve zarar-kayıp telafi mekanizması gibi konularda çıkmazlara giren tartışmalar, Avusturalya ve Japonya’nın emisyon azaltım hedefini daha düşük düzeylere çekmesi ile birlikte en tepe noktasına vardı. Bunun üzerine G77 Ülkeleri, Çin ve sivil toplum örgütleri toplantıyı terk ettiler.

Türkiye de zirveye hiçbir resmi temsilci göndermemesi, İklim Değişikliği Dairesini kapatması sebebi ile “Günün Fosili” ülkeler arasındaki yerini aldı.

COP-19’un amacı Durban Yol Haritası’nda kararlaştırıldığı gibi 2020’den itibaren yürürlüğe konması beklenen “protokol, yasal doküman ya da kararlaştırılmış bir sonuç hakkında rapor oluşturmaktı.

Zirveden öne çıkan bazı başlıklar ve gelişmeler şöyle:

  • “Taahhüt” (commitment)  sözcüğü yazılı metinlerden çıkarılarak “katkı” (contribution) kelimesi kullanılmaya başlandı. Ülkelerin hedef süreleri de esnek olabilecek. Bu da, 2015’te Paris’te kesinleşmesi beklenen ve 2020’den itibaren geçerli olacak iklim rejiminde Kyoto Protokolü gibi yasal olarak bağlayıcı yükümlülükler yerine, ülkelerin kendi politika ve ekonomilerine uygun “katkılar” ile bir ulusal program ortaya koyacağı durumunu biraz daha güçlendiren bir gelişme.  Hali hazırdaki politikalar ile ortalama yaklaşık 4 derecelik bir sıcaklık artışına doğru giden dünyamızda (“güvenli” artış seviyesi 2 derece), liderler yine bilimin ortaya serdiği gerçeklere ve uyarılara kulak tıkamış oldular.
  • Bu çerçevede, 2020’den itibaren artık bütün ülkeleri içine alan bir sistemin kurulması bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerin katkılarını “NAMA” (ulusal olarak uygun azaltım eylem planları) dahilinde sunmaları ve şeffaf bir MRV (izleme, raporlama, doğrulama) sistemi ile finansman desteği alabilmeleri planlanıyor.
  • Tarihsel olarak emisyonlardan sorumlu olan gelişmiş ülkelerin, şu anda iklim değişikliğinin etkilerini güçlü bir şekilde yaşayan ancak tedbir almak ve uyum çalışmaları gerçekleştirmek için yeterli kaynağa sahip olmayan az gelişmiş ya da fakir ülkelerin kayıp-zararlarının telafi edilebilesine yönelik olarak “kayıp-zarar telafi fonu” oluşturulması üzerine ortak bir metin zirvenin son gecesi oluşturulabildi. Buna göre, 2014 yılından itibaren kalkınmış ülkelerin iklim değişikliğinden zarar gören ülkelere bilgi ve fon aktarmaya başlamasını öngörülüyor ancak çok net ifadelerin olmadığı metin sebebi ile bu konudaki beklentiler de düşük.
  • Yeni piyasa tabanlı mekanizmalar konusunda gelişme kaydedilemedi.
  • Her zaman olduğu gibi gelişmiş ülkelerin resmi sözcüleri, zirveyi “2015’te anlaşmaya varılması kararlaştırılan yeni anlaşmanın yol haritasını oluşturmada zor ama kilit konularda başarılı” olarak tanımlarken sivil toplum kuruluşları ile az gelişmiş ülkeler sonucun 2015 için umut vaat etmediklerimi ifade ettiler.
  • Karbon piyasaları açısından bakıldığında zirve, piyasanın toparlanmasına yardımcı olabilecek sinyaller vermekten uzaktı. Bu durumda, özellikle 2011’den bu yana düşüş eğiliminde olan karbon piyasalarının, ülkemizde ya da dünyada büyük bir sürpriz olmaz ise,  en iyi ihtimalle 2015 zirvesine kadar bu trendi devam ettirebileceğini düşünmek yanlış olmayacaktır.

Düşük Karbonlu Yerel Yönetimler ve Karbon Finansmanı

Düşük Karbonlu Yerel Yönetimler ve Karbon Finansmanı

GTE Carbon ve Marmara Belediyeler Birliği, 2 Aralık 2013 tarihinde ‘‘Düşük Karbonlu Yerel Yönetimler ve Karbon Finansmanı’’ konulu bir seminer düzenledi.

Marmara Belediyeler Birliği üyesi olan yerel yönetimlerden yaklaşık 50 temsilcinin katıldığı seminerde,  iklim dostu alt ve üst yapı sistemlerinin yaygınlaştırılması, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi projelere ek gelir sağlayabilecek bir uygulama olan karbon finansmanı hakkında bilgilendirilme yapılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Büyükşehir Belediyeleri iklim değişikliği ve enerji yönetimi konularında yaptıkları çalışmaları aktardılar.  Latin Amerika kentlerinden örneklerin de yer aldığı seminerde aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadelede inovatif yaklaşımlar da ele alınmış, IBM Smarter Cities Programı Satış Yöneticisi Ahmet Can Sezgin de sunumunda dünyanın farklı kentlerinde gerçekleştirilen uygulamaları tanıtmıştır.

Türk Telekom’a Karbon Saydamlık Ödülü

Türk Telekom’a Karbon Saydamlık Ödülü

Türk Telekom 2013 yılında da Karbon Saydamlık Projesi- Saydamlık Liderleri arasındaki yerini aldı.  

2010 yılından bu yana CDP Türkiye’ye (Karbon Saydamlık Projesi) yanıt veren tek telekomünikasyon şirketi olan Türk Telekom, sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaları ile öncülüğünü bu yıl da devam ettirdi.

GTE Carbon ve ERM ekibinin, Türk Telekom ile yakın çalışmasına dayanarak hazırlanan kurumsal CDP raporu (anketi) ile liderliğini tekrar pekiştiren Türk Telekom 2013 yılında da Saydamlık Liderleri arasındaki yerini aldı.

CDP anketinin cevaplanması kapsamında, Türk Telekom’un faaliyetlerinden kaynaklanan karbon ayakizi hesaplanmasının yanı sıra, hayata geçirilen enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji projeleri ile finansal olarak elde edilen tasarruflar ile ilgili de çalışma yapıldı. 2012 yılında, Enerji Verimliliği ve Yeni Nesil Enerji Departmanı oluşturarak enerjinin anlık takibini gerçekleştiren Türk Telekom 2012 yılında 1.400 adet güneş paneli ve güneş-rüzgar sistemleri kurarak yıllık 3.3 milyar kwh’lik enerji tasarrufu elde etmiştir.

Raporla ilgili diğer ayrıntılar için:

http://www.turktelekom.com.tr/tt/portal/Guncel/Detay/Turk-Telekom-Surdurulebilirlik-Calismalari-Ile-Karbon-Saydamlik-Projesi-ndeki-Liderligini-Pekistirdi

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası 1 Ocak’ta Başlıyor

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası
1 Ocak’ta Başlıyor

GTE Carbon Direktörü Kemal Demirkol, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası (IREC- International Renewable Energy Certificate)  Türkiye iletişim noktası görevini üstlendi.

Yenilenebilir enerji üretiminin sertifikasyonu ve ticareti ile ilgili olarak küresel çapta bir program olarak ortaya çıkan IREC yenilenebilir enerji üreticileri ile tüketicileri ortak bir platformda buluşturmayı hedefliyor. 1 Ocak 2014’te devreye girecek olan sistem üzerinden sıfır karbonlu enerji satın almak isteyen tüketiciler MWh başına üretilecek sertifikaları satın alabilecekler.

Sıfır emisyonlu elektrik tüketimi kavramını ülkemizde de sıklıkla gündeme gelmektedir. Sadece ikili alım anlaşmalarına dayanan ancak elektrik enerjisinin ulusal şebekeden temin edildiği durumlarda var ise oluşturulan karbon kredilerinin mükerrer kullanımı ve şebekenin emisyon faktörü hesaplanırken dışarıda tutulmaması sebebi ile sıkıntılar yaşanabilmektedir. Sıfır karbonlu elektrik tüketmek ve bunu bir iletişim aracı olarak kullanmak isteyen tüketicilerin, bu enerjinin üretiminden kaynaklı karbon sertifikaları ya da yenilenebilir enerji sertifikalarını da satın almaları gerekmektedir.

Yenilenebilir enerji sertifikalarının bu konuda özellikle enerji şirketlerinden ve karbon yönetimi ile raporlaması yapan kurum ve kuruluşlardan ilgi görmesi beklenmektedir.

IREC ile ilgili daha detaylı bilgi için broşürü İNCELEYEBİLİRSİNİZ.

Gönüllü Karbon Piyasası Proje Kayıt Tebliği Yayınlandı

GÖNÜLLÜ KARBON PİYASASI PROJE KAYIT TEBLİĞİ
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 09.10.2013 tarihli Resmi Gazete’de Gönüllü Karbon Piyasası Proje Kayıt Tebliği’ni yayınladı.Gönüllü karbon projelerini kayıt altına almayı hedefleyen yeni tebliğe göre proje sahipleri projelerinin kaydı için, Proje Künyesi ile birlikte aşağıdaki belgelerin elektronik kopyasını, projenin karbon sertifikasını elde etmesini müteakip 30 gün içerisinde hazırlayarak Bakanlığa başvurmak zorundadırlar.
a) Onaylanmış proje tasarım belgesi,
b) Onaylama raporu,
c) Gönüllü karbon standart kuruluşu tarafından projenin kayıt edildiğini ve sertifikalandırmanın yapıldığını gösterir bilgi ve/veya belgeler,
ç) Doğrulama raporu.Ayrıca tebliğin yayımlandığı tarihten önce gönüllü karbon standart kuruluşları tarafından sertifikalandırma işlemi tamamlanmış tüm projeler de aynı şekilde 31/12/2013 tarihine kadar Bakanlığa kayıt için iletileceklerdir.Gönüllü Karbon Piyasası Proje Kayıt Tebiği için Tıklayınız

İstanbul Metropolitan Alanı Karbon Ayakizi Raporu Yayınlandı

İstanbul Metropolitan Alanı Karbon Ayakizi Raporu Yayınlandı

Dünyanın en büyük megakentlerinden biri olan Istanbul Metropoliten Alanı’nın 2010 yılı için karbon ayakizi 43.826.098 ton CO2 olarak açıklandı. Açıklanan karbon ayakizi uluslararası metodolojilere ve standartlara göre hazırlanan ve kamu ile paylaşılan ilk rapor olma niteliğini taşıyor.

Istanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Müdürlüğü, GTE Carbon, ERM (www.erm.com) ve İTÜ’den Doç. Dr. Alper Ünal tarafından yürütülen çalışmada İstanbul’daki emisyonların yaklaşık %35’inin konutlarda tüketilen elektrik ve ısınma amaçlı doğalgaz ve kömürden kaynaklandığı; yaklaşık %23’ünün ise araçlardan kaynaklandığı belirlendi. Sanayi kaynaklı enerji tüketimi %15 civarlarında bir katkı sağlarken; sanayi proseslerinin (F gazları hariç)  ve atık kaynaklı emisyonların ise sırası ile toplam emisyonların %3.1 ile %3.6’sını oluşturmakta olduğu hesaplandı.

Daha da detaylı bir incelemede kentteki en büyük emisyon kaynakları olarak dizel araçlar (%17) ve konutlardaki elektrik tüketimi (%15) ve konutlardaki doğalgaz tüketimi (%12) olarak belirlendi.

İSKİ’nin hane sayısı verilerine göre hanebaşına düşen emisyonlar 9.71 ton CO2 eşdeğer olarak hesaplanırken, kişi başına düşen emisyonlar 3.1 ton CO2 eşdeğer olarak hesaplandı.

Mümkün olduğu kadar resmi kaynaklardan elde edilen birincil verilerle yapılan çalışmanın bir diğer önemli katkısı da verilerin eksik kaldığı alanların tespit edilmesi oldu. Raporda, veri eksikliği sebebi ile dışarıda bırakılan ya da varsayımlara dayandırılarak hesaplamaya katılan alanlar hakkında bilgiye de yer verildi. Bu anlamda, bu çalışma sonraki çalışmalara yönelik sağlam bir tabanlık oluşturma özelliği de taşımaktadır.

Dünya Kaynaklar Enstitüsü, C40 ve ICLEI’nin ortak bir girişimi olarak kentlerin sebep olduğu sera gazı emisyonlarını hesaplamak ve raporlamak üzere hazırlanan Topluluk Emisyonları için Protokol Pilot Versiyon 1.0’un (Global Protocol for Community Scale Emissions Pilot Version 1.0) kullanıldığı çalışma İngiltere Büyükelçiliği’nin finansal desteği ile gerçekleştirilmiştir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi için sera gazı emisyonlarını azaltma ve yönetmeye dair önemli bilgilerin elde edildiği çalışmanın İngilizce olarak hazırlanan özet raporuna aşağıdaki başlıklara tıklayarak ulaşabilirsiniz:

Online Dergi versiyonu

PDF versiyonu

Yeşil İş Konferansı’nda su ayakizi buluşması

Yeşil İş Konferansı’nda su ayakizi buluşması

17-18 Eylül tarihlerinde Swiss Otel’de düzenlenen ve iş dünyasından pekçok katılımcıyı her sene bünyesinde buluşturan Yeşil İş Konferansı’nda bu sene su ayakizi ilk defa ele alındı. GTE Carbon’dan Zeren Erik ve ERM’den James Cadman gerçekleştirdikleri ortak sunumda su ayakizinin iş dünyası için önemine dikkat çekerken küresel hesaplama yöntemlerine ve metodolojileri hakkında bilgi verdiler.

Yeni su ayakizi kavramına değinen konuşmacılar, klasik anlamda birim ürün başına tüketilen su tüketim miktarının ötesinde; geliştirilen uluslararası metodolojilerde suyun kaynağının neresi olduğu, hangi mevsimde kullanıldığı ile coğrafi ve iklimsel risklerin de masaya yatırıldığının altını çizdiler. Bu doğrultuda, su ayakizi çalışmalarını gerçekleştiren kurumlar ciddi anlamda bir risk değerlendirmesinde bulunmakta; üretim planlarını ve mevzuat hazırlıklarını bu bulgulara göre revize edebilmektedirler.

Etkinlik sunumları için tıklayınız.

Havaalanlarında karbon ayakizi hesaplama ve yönetimi eğitimi gerçekleştirildi

Havaalanlarında karbon ayakizi hesaplama ve yönetimi eğitimi gerçekleştirildi  

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) işbirliği ile GTE Carbon olarak “Havaalanları Sera Gazı Hesaplama ve Yönetimi Hakkında” eğitim düzenlendik.

SHGM tarafından, havaalanlarında faaliyet gösteren kuruluşların çevreye ve insan sağlığına, verdikleri veya verebilecekleri zararların sistematik bir şekilde azaltılması ve mümkün ise ortadan kaldırılabilmesini amaçlayan “Yeşil Havaalanı” programı 2009 yılından bu yana uygulanmaktadır. Bu program çerçevesinde bugüne kadar 23 kuruluşun “Yeşil Kuruluş” sertifikası aldığı programa 2013 yılından itibaren sera gazı emisyonlarının hesaplanması ve raporlanması konusunda gereklilikler de eklemiştir.

1-3 Ekim 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen eğitimde de bu yönde havaalanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarda sera gazı hesaplama ve raporlama konusunda kapasite geliştirmek amaçlanmıştır. SHGM, DHMI gibi kuruluşların yanı sıra yer hizmetleri, terminal işletmecileri, yakıt tedarikçileri gibi pekçok farklı sektörden temsilcinin bir araya geldiği eğitimde, operasyonların karmaşık bir yapıya sahip olduğu havaalanlarında kurumsal ve faaliyet sınırları konusunda grup çalışmaları da yapılarak farkındalık yaratılmıştır.

Etkinlik ve Yeşil Havalimanı konularında sağladığımız hizmetlerimizle ilgili olarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.[:]