İklim Değişikliği Müzakereleri- COP 19

25.03.2024

İklim Değişikliği Müzakereleri- COP 19

2009 yılında Kopenhag’da başarısızlıkla ve Kyoto sürecinin sekteye uğraması ile beklenti seviyeleri iyice düşen İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Taraflar Konferansı’nın 19.’su (COP-19) 11- 22 Kasım 2013 tarihlerinde Polonya’nın Varşova kentinde gerçekleştirildi.

190 ülkeden 9.000 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen zirve, eşzamanlı olarak Varşova’da düzenlenen “İklim ve Kömür Zirvesi”nin gölgesinde başladı. Gelişmiş ülkelerle iklim finansmanı, yeni piyasa bazlı mekanizmalar ve zarar-kayıp telafi mekanizması gibi konularda çıkmazlara giren tartışmalar, Avusturalya ve Japonya’nın emisyon azaltım hedefini daha düşük düzeylere çekmesi ile birlikte en tepe noktasına vardı. Bunun üzerine G77 Ülkeleri, Çin ve sivil toplum örgütleri toplantıyı terk ettiler.

Türkiye de zirveye hiçbir resmi temsilci göndermemesi, İklim Değişikliği Dairesini kapatması sebebi ile “Günün Fosili” ülkeler arasındaki yerini aldı.

COP-19’un amacı Durban Yol Haritası’nda kararlaştırıldığı gibi 2020’den itibaren yürürlüğe konması beklenen “protokol, yasal doküman ya da kararlaştırılmış bir sonuç hakkında rapor oluşturmaktı.

Zirveden öne çıkan bazı başlıklar ve gelişmeler şöyle:

  • “Taahhüt” (commitment)  sözcüğü yazılı metinlerden çıkarılarak “katkı” (contribution) kelimesi kullanılmaya başlandı. Ülkelerin hedef süreleri de esnek olabilecek. Bu da, 2015’te Paris’te kesinleşmesi beklenen ve 2020’den itibaren geçerli olacak iklim rejiminde Kyoto Protokolü gibi yasal olarak bağlayıcı yükümlülükler yerine, ülkelerin kendi politika ve ekonomilerine uygun “katkılar” ile bir ulusal program ortaya koyacağı durumunu biraz daha güçlendiren bir gelişme.  Hali hazırdaki politikalar ile ortalama yaklaşık 4 derecelik bir sıcaklık artışına doğru giden dünyamızda (“güvenli” artış seviyesi 2 derece), liderler yine bilimin ortaya serdiği gerçeklere ve uyarılara kulak tıkamış oldular.
  • Bu çerçevede, 2020’den itibaren artık bütün ülkeleri içine alan bir sistemin kurulması bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerin katkılarını “NAMA” (ulusal olarak uygun azaltım eylem planları) dahilinde sunmaları ve şeffaf bir MRV (izleme, raporlama, doğrulama) sistemi ile finansman desteği alabilmeleri planlanıyor.
  • Tarihsel olarak emisyonlardan sorumlu olan gelişmiş ülkelerin, şu anda iklim değişikliğinin etkilerini güçlü bir şekilde yaşayan ancak tedbir almak ve uyum çalışmaları gerçekleştirmek için yeterli kaynağa sahip olmayan az gelişmiş ya da fakir ülkelerin kayıp-zararlarının telafi edilebilesine yönelik olarak “kayıp-zarar telafi fonu” oluşturulması üzerine ortak bir metin zirvenin son gecesi oluşturulabildi. Buna göre, 2014 yılından itibaren kalkınmış ülkelerin iklim değişikliğinden zarar gören ülkelere bilgi ve fon aktarmaya başlamasını öngörülüyor ancak çok net ifadelerin olmadığı metin sebebi ile bu konudaki beklentiler de düşük.
  • Yeni piyasa tabanlı mekanizmalar konusunda gelişme kaydedilemedi.
  • Her zaman olduğu gibi gelişmiş ülkelerin resmi sözcüleri, zirveyi “2015’te anlaşmaya varılması kararlaştırılan yeni anlaşmanın yol haritasını oluşturmada zor ama kilit konularda başarılı” olarak tanımlarken sivil toplum kuruluşları ile az gelişmiş ülkeler sonucun 2015 için umut vaat etmediklerimi ifade ettiler.
  • Karbon piyasaları açısından bakıldığında zirve, piyasanın toparlanmasına yardımcı olabilecek sinyaller vermekten uzaktı. Bu durumda, özellikle 2011’den bu yana düşüş eğiliminde olan karbon piyasalarının, ülkemizde ya da dünyada büyük bir sürpriz olmaz ise,  en iyi ihtimalle 2015 zirvesine kadar bu trendi devam ettirebileceğini düşünmek yanlış olmayacaktır.