İstanbul için İklim Değişikliği Eylem Planı Yol Haritası Hazırlandı

İstanbul için İklim Değişikliği Eylem Planı Yol Haritası Hazırlandı 

Türkiye ve Avrupa’nın en büyük metropollerinden biri durumunda olan İstanbul kentiiçin detaylı bir çalışma kapsamında iklim değişikliği eylem planı yol haritası hazırlandı.

İstanbul kentinin karbon ayakizinin hesaplanması projesinin ardından, GTE Carbon ve ERM, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın finansal desteği ile İBB Çevre Koruma Müdürlüğü Başkanlığı’nda İstanbul kenti için iklim değişikliği eylem planı yol haritası hazırladılar. Proje kapsamında iklim değişikliği eylem planı kapsam ve içeriği, planlama ve geliştirmede kullanılabilecek yaklaşımlar, paydaş analizleri, uygulama, izleme ve performans değerlendirme gibi konular ele alındı. Ayrıca, dünyada iklim değişikliği eylem planına sahip diğer kentler de incelenerek analizi yapıldı. İstanbul’un da ev sahipliği yapmaya aday olduğu Olimpiyatlar gibi organizasyonlardaki sürdürülebilirlik ve iklim dostu uygulamalar derlenerek başarılı örnekler belediyeye sunuldu.

GTE Carbon, ERM ve İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle birlikte İstanbul’un emisyon ayakizini hesaplayacaklar.

GTE, ERM VE İTÜ ortaklığı ile İstanbul’un karbon ayakizinin hesaplanacağı projenin açılış toplantısı gerçekleştirildi.

Dünya nüfusunun %50’sini barındıran, enerji tüketiminin %80’ininden sorumlu olan kentler, bugün sera gazı emisyonlarının da başlıca kaynakları. Bu sebeple, iklim değişikliği ile mücadeledeki rolü giderek daha fazla önem kazanmaktadır. 15 milyona yakın nüfusu ile dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul da son yıllarda iklim değişikliği ile mücadelede adımlarını hızlandırmaya başladı. Mexico Kentler Paktı’nı imzalayan ve CDP-Kentler programına katılan İBB, adımlarını bilimsel bir çerçeveye oturtmak ve karbon azaltım yol haritasına altlık oluşturmak amacı ile kentin karbon ayakizini hesaplayacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve iştiraklerinden katılımcıların bulunduğu açılış toplantısında konuşan Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Cevat Yaman, iklim değişikliği ve kentler ile ilgili belediyenin pekçok sözleşmeye taraf olduğu ve bu çalışmanın çıktılarının belediye için büyük önem arz ettiğini belirtti. GTE Direktörü Kemal Demirkol ise bugün özellikle belirli kentlerin marka değeri olduğunu ve iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir kalkınma alanında yapılan faaliyetlerin bu çerçevede, kentlerin rekabet gücünü ve marka değerini arttıran unsurlar olarak öne çıktığını vurguladı. İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Doç. Dr. Alper Ünal ise bu projenin İstanbul’un sera gazı envanter raporunun hazırlanması, veri kalitesinin iyileştirilmesi ve iklim değişikliği eylem planına altlık oluşturması açısından büyük önem arz ettiğini ifade etti.

İngiltere Büyükelçiliği’nden sağlanan fonla, IBB adına projeyi yürütecek olan GTE’nin, yanı sıra dünyaca saygın çevre danışmanlık firması ERM ile iklim değişikliği ve hava kirliliği konularında örnek bilimsel projelere imza atan İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü de projede uygulayıcı kuruluş olarak yer alacak.

Kyoto Protokolü kurtuldu mu?

26 Kasım-8 Aralık 2012 tarihleri arasında düzenlenen Taraflar Konferansı COP-18’de Avrupa Birliği, Avusturalya’nın uğraşları ile Kyoto Protokolü 2. yükümlülük dönemi ile devam ederken 2015’te karara bağlanması beklenen post-Kyoto rejimi için müzakere süreci ana hattı ile belli oldu.

Her zaman olduğu gibi, ilk haftası yavaş geçen COP-18’de, kalkınmış ülkelerin iklim finansmanı konusunda somut taahhütler vermemesi ile özellikle Rusya’nın 2008-2012 yılları arasında elde edilen ancak satılamayan AAU’ları (Ortak Uygulama mekanizması kredileri, Assigned Amount Units) yeni dönemde kullanmak istemesi ve başta AB’nin kendi emisyon azaltım taahhütlerini karşılamak için AAU’ları almayacağını açıklaması müzakerelerin kilitlenme noktasına gelmesine sebep oldu.

Rusya, Kanada, Yeni Zelanda ve Japonya’nın çekilmesine rağmen, Avusturalya ve Avrupa Birliği’nin kararlılığı sayesinde Ek-1 üyesi 38 ülke ile 1 Ocak 2013’ten itibaren Kyoto Protokolü’nün 2. Yükümlülük dönemi ile devam etmesi kararlaştırıldı. Yeni dönemde bu hali ile küresel emisyonların sadece %15’lik bir kısmı kapsanmış olacak. Kyoto Protokolü’nün devam etmesi yönünde alınan karar sevindirici olarak değerlendirilse de, az gelişmiş ülkelerin, gelişmiş ülkelerin emisyonlarının 2017’ye kadar 1990 yılı emisyonlarından %33 azaltım yapmaları önerisinin reddedilmesi hayal kırıklığı yarattı. 2. yükümlülük dönemine katılan ülkeler azaltım taahhütlerini 2014’e kadar UNFCCC Sekreteryası’na iletmek durumundalar. Azaltım taahhüdü almayan ve 2. yükümlülük döneme katılmayan ülkeler Kyoto Protokolü’nün esneklik mekanizmalarından faydalanamayacaklar. Ancak, bu süreçte mekanizmalara katılım nasıl genişletilebilir önümüzdeki toplantılarda tartışılmaya devam edecek.

Toplantı sonrasında, Kyoto Protokolü’nün 2. yükümlülük döneminin kapsadığı coğrafya ve emisyonlardaki daralma göz önüne alındığında, ne derece “Kyoto Protokolü kurtuldu” demek mümkün, tartışmalar devam ediyor. Ülkeler anlaşamaya dursunlar, iklim değişikliği bilim insanları tarafından tahmin edilenden daha hızlı bir şekilde etkisini arttırırken, küresel emisyonlar, dünyamız için güvenli olarak tabir edilen ortalama 2 derecelik sıcaklık artışını sağlamaktan çok uzak bir şekilde artıyor ve artmaya da devam edecek. Hükümetlerdeki bu durağanlık ise yerel yönetimlerin ve özel sektörün iklim ile ilgili konularda daha çok ön plana çıkmalarına ve hükümetleri eyleme çağırmalarında etkili oluyor.

Başlıca Doha Çıktıları

  • Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hepsini kapsayacak şekilde 2020 yılı sonrasında yürürlüğe girmesi planlanan yeni iklim anlaşmasının Mayıs 2015’e kadar tamamlanması COP 17’de kararlaştırılmıştı; COP 18’de yinelendi.
  • 1 Ocak 2013’te başlayıp 2020 yılının sonuna kadar devam edecek olan Kyoto Protokolü’nin 2. Yükümlülük dönemi ile devam etmesi kararlaştırıldı.
  • 2006’dan bu yana ayrı olarak devam eden adhoc working group on long-term co-operative action (AWG-LCA) ve adhoc working group on Kyoto Protocol (AWG- KP) müzakere kulvarları birleştirildi. Bundan sonra müzakerele adhoc working group on Durban platform for enhanced action (ADP) adı altında tek bir elden yürüyecek.
  • UNFCCC altında yeni esneklik mekanizmalarının oluşturulması için çalışma programı başlatıldı.
  • Ülkeler tarafıdan kurulan ve ülkeler arası ikili anlaşmalar  ile işleyen karbon piyaları gibi UNFCCC dışında oluşturulan mekanizmaların tanınması  için bir çerçeve program geliştirilmesi yönünde çalışma programı başlatıldı.
  • Az gelişmiş ülkelerin zarar ve kayıplarının telafisi için bir fon oluşturulması kararlaştırıldı. Finansman talep eden Az Gelişmiş Ülkeler için “Ulusal Olarak Uygun Azaltım Planlarının” kayıt altına alınabileceği bir system oluşturuldu.