Karbonsuz bir Ekonomiye Doğru Güçlü Sinyal: Paris Anlaşması

(Yazan: Arif Cem Gündoğan)

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 21. Taraflar Toplantısı (COP21) Fransa’nın başkenti Paris’te iki hafta süren müzakereler sonunda 2020 sonrası küresel iklim rejimini belirleyecek “Paris Anlaşması” ile sonuçlandı. Dünyada geniş yankı uyandıran anlaşmanın detaylarını ve önümüzdeki süreçte bizleri bekleyen gelişmeleri GTE Carbon olarak kısaca derledik.

Yürürlük şartları

Paris Anlaşması 196 tarafın uzlaşısıyla ortaya çıkan bir metin. Anlaşmanın 2020 yılında resmen yürürlüğe girebilmesi için küresel seragazı salımlarının en az %55’ini temsil eden en az 55 ülke tarafından imzalanıp kendi yasal süreçlerince onaylanması gerekmekte. 22 Nisan 2016’da imzaya açılacak anlaşma, 21 Nisan 2017’ye dek imzaya açık kalacak.

Daha esnek bir uluslararası rejim

Paris Anlaşması, 2020 yılında sona erecek Kyoto Protokolü’nün taahhüt temelli yaklaşımının aksine daha esnek ve “ulusal katkılara” dayalı bir yaklaşımın önünü açmış durumda. Yani ülkeler kendi ulusal katkılarını (NDCs) kendileri belirleyecek ve belirledikleri hedeflere ulaşmaya çalışacaklar. Bunun yanında hedeflerin sürekli olarak iyileştirilmesi için (5 yılda bir) düzenli revizyonlar yapılması anlaşma çerçevesinde belirtilen tedbirler arasında.

Hedefler neler?

Paris Anlaşması kapsamındaki başlıklara kısaca değinelim. İnsan kaynaklı iklim değişikliği ile bağlantılı yaşanan küresel sıcaklık artışı Paris Anlaşması ile 2°C’nin olabildiğince altında (ve mümkünse 1.5°C’de) dizginlenmeye çalışılacak. Bu hedefe ulaşılabilmesi için ulusal katkılar (NDCs) kritik öneme sahip olacak. Ulusal katkılar düzenli aralıklarla daha iddialı hedeflerle güncellenerek küresel mücadelenin etkinleştirilmesi hedefleniyor. Anlaşmada 2050-2100 yılları arasında insan kaynaklı seragazı salımların ve yutak kapasitesinin arasında bir denge kurulması uzun dönemli hedef olarak belirtiliyor. Yani doğal süreçlere insan müdahalesini sıfıra indirmek amaçlanıyor. Paris Anlaşması, uyum (adaptasyon) konusuna azaltım (mitigasyon) konusuna verdiği önemi atfediyor. Bundan böyle ülkeler ulusal katkılarında uyum tedbirlerini belirtmek ve sürekli güncellemek durumunda olacaklar. İklim finansmanı açısından ise daha önce belirlenen 2020 itibari ile yılda 100 milyar dolar hedefi taban meblağ olarak kabul görmüş durumda. Bu finansman özellikle Yeşil İklim Fonu (GCF) aracılığı ile dağıtılacak. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere finansal desteğinin boyutu 2020’den itibaren somut ihtiyaç değerlendirmeleri üzerinden artarak devam edecek.

Yeterince iddialı bir anlaşma mı?

Konuya bilim penceresinden bakıldığında ise, Paris Anlaşması’nın eleştirilerin hedefi olduğunu söylemek gerekir. Sıcaklık artışını dizginleme hedefine yönelik yeterli hedeflerin masada olmadığını savunan bilim insanları eğer iyileştirmeler yapılmazsa sıcaklık artışının 3°C’yi geçeceğini belirtiyorlar. Anlaşma kapsamında Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinden (IPCC) 2018 yılında bir envanter değerlendirmesi yapması isteniyor. IPCC bütün niyet edilen ulusal katkı beyanlarını (INDCs) değerlendirerek kümülatif bir değerlendirme yapacak. Ülkelerden bu değerlendirmenin sonucuna göre gönüllü olarak katkılarını güncellemeleri beklenecek. Ulusal katkıların (NDCs) 2023 yılından itibaren her 5 yılda bir düzenli şekilde daha iddialı hale getirilmesi bir zorunluluk olacak. Bu şekilde anlaşmanın daha tutarlı ve iddialı olması sağlanacak. Bu noktada izleme, raporlama ve doğrulama (MRV) çok kritik bir önem kazanmakta. Anlaşma kapsamında MRV’nin önemine atıflar bulunuyor. Paris Anlaşması’nın hukuken bağlayıcı niteliğinin zayıf olduğunu ancak anlaşmaya uymamanın diplomatik ve politik bir takım dezavantajlar yaratan bir durum oluşturacağını da belirtmek gerekli. Anlaşmada açıkça bir cezai yaptırım olamayacağı belirtilmekte… Bu durum iklim krizi ile etkin şekilde mücadeleyi güçleştirebilecek bir faktör.

Karbon fiyatlandırma ve ticareti hakkındaki gelişmeler

Kyoto Protokolü kapsamındaki esneklik mekanizmalarının (CDM, JI gibi) devamı olarak nitelendirebileceğimiz “Sürdürülebilir Kalkınma Mekanizması” Paris Anlaşması kapsamında yer alıyor. Öncekilerden farklı olarak anlaşmaya taraf olan her ülkenin katılım sağlayabileceği bir mekanizma kurgulanarak ülkeler arasında “Azaltım Çıktılarının Uluslararası Transferi” (ITMOs) şeklinde özetlenebilecek bir transfer/ticaret olanağı sağlanıyor. Bu durum seragazı salım ticareti (veya daha yaygın adıyla karbon ticareti) hacminin artacağı ve ticaretin coğrafyasının genişleyeceği anlamına da gelebilir. Ayrıca proje çeşitlerinde de daha esnek bir yola girildiğini söylemek mümkün. Sadece RES, HES gibi proje tiplerinin değil farklı seçeneklerden de (örneğin akıllı sinyalizasyonla trafikte belirli bir zamanda sağlanan salım azaltımı vb.) azaltım kredilendirilmesi yapılabileceğine dair sinyaller Paris Anlaşması’nda mevcut, ancak bu noktada kesin konuşmak için 2020’ye giden süreçte sürdürülebilir kalkınma mekanizmasının şekillendirilmesini izlemek gerekiyor. Karbon fiyatlandırmanın önemine anlaşma kapsamında yapılan vurgu da bu çerçevedeki farklı tedbirlerin yaygınlaşması için bir sinyal olarak nitelendirilebilir. Paris Anlaşması öncesinde, CDP raporlanması yapan 1000’in üzerindeki şirketin planlama süreçlerine dâhili bir karbon fiyatı belirlemiş/belirleme sürecinde olduğunu hesaba katarsak COP21 sonrası karbon fiyatlandırma trendinin yükselişte olacağını kestirmek güç olmayacaktır.

Anlaşma özel sektör için ne ifade ediyor?

COP21 müzakerelerinden hemen sonra fosil yakıt şirketlerinin (özellikle kömür) hisselerinin belirgin bir biçimde inişe geçmesi oldukça enteresan bir gelişmeydi. Dönüşüm çok hızlı olmayacak olsa da başka kömür yatırımları olmak üzere enerji odaklı sektörlerin kademeli olarak değişimine hazırlıklı olmak gerekmekte. Bu konuyla ilgili özellikle ulusal katkıların vereceği mesajların izlenmesi tavsiye edilmekte… Paris Anlaşması ülkelere ekonomi geneli ve sektörlere yönelik kendi hedeflerini belirlemek noktasında büyük bir esneklik tanıdığı için ana sinyaller ulusal katkı verileri (NDCs) üzerinden gelecek. Şimdilik şunu söylemekle yetinebiliriz: Orta vadede (2050’ye dek) düşük karbon, uzun vadede ise (2100’e doğru) karbonsuzlaştırılmış veya teknoloji ile telafi edilen ve kısıtlı miktarda salım yapılan bir ekonomik resim hedefleniyor. Şirketlerin dönüşen ekonomilere ayak uydurması için seragazı salımlarını izlemesi, raporlaması ve doğrulatması rekabetçi kalabilmek adına kritik önem kazanıyor. Bunun yanı sıra yeni sektörlerin ve hizmetlerin doğuşuna da şahit olacağız. Azaltım ve uyum tedbirlerinde, finansman araçlarında, sigorta çeşitlerinde, teknoloji çözümlerinde şimdiye dek radikal gözüken servisler ana akımlaşacak. Yatırım kararlarının, iş planlarının, operasyon süreçlerinin iklim değişikliği riskleri açısından değerlendirilmeden ve seragazı salımlarına bir fiyat biçilmeden yapılamayacağı bir sürece doğru giriyoruz. Bu bağlamda dönüşümünü sağlayabilen şirketler için fırsatlar, sağlayamayanlar için riskler ağırlıklı olarak kendini hissettirecek. Finansmanın rolü bu süreçte çok belirgin olacak. Paris Anlaşması’nın temel prensiplerine paralel şekilde esnek ve geniş yelpazeden pek çok finansal aracın devreye gireceğini söylemek mümkün. Yapılan araştırmalara göre küresel çapta dönüşüm için her yıl ihtiyaç duyulacak 6 trilyon dolar yalnızca devletlerden değil bu yenilikçi finansman araçlarından sağlanacak. Paris Anlaşması bu anlamda özel sektör için bir dönüşüm sinyali…

Türkiye özelinde durum nedir? Ne bekleyebiliriz?

Türkiye’nin COP21’den beklentisi kendi özel şartlarının anlaşma kapsamında tanınması ve iklim finansmanına erişiminin sağlanmasıydı. Bilindiği üzere Türkiye halen UNFCCC Ek-1 ülkesi olduğu için “gelişmiş” ülke kategorisinde sayılıyor ve iklim finansmanına kapsamlı bir erişimi yok. Türkiye’nin özel durumu önümüzdeki taraflar toplantısına kadar istişare edilecek konular arasında yer almasına rağmen şu an için Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanması mümkün gözükmüyor. Türkiye bu konudan bağımsız olarak teknoloji ve kapasite geliştirme destekleri alabilecek. Türkiye, müzakereler esnasında, Paris Anlaşması’nın yürürlüğe gireceği 2020 yılında düzenlenecek 26. Taraflar Toplantısı’na (COP26) aday olduğunu belirterek bir sürprize de imza attı. Bu nedenle önümüzdeki 5 yıl boyunca Türkiye’de iklim politikalarının ve buna bağlı mevzuatın daha da geliştirileceğini ve iddialı hale geleceğini şimdiden öngörmek mümkün.

Muğla için Su Ayak İzi Çalışmaları Devam Ediyor

Muğla Belediyesi ile birlikte yürüttüğümüz Muğla İli’nin Kentsel Su Ayak İzi ve Muğla Belediyesi Kurumsal Su Ayak İzi çalışması yoğun veri toplama, veri analizi ve değerlendirme çalışmaları ile devam etmektedir. Proje kapsamında su ayak izine neden olan önemli kaynaklar tespit edilerek, mavi, yeşil ve gri su ayak izlerinin il çerçevesinde tanımlanması amaçlanmaktadır.

Günlük aktivitelerimizden kaynaklanan su tüketimlerimizi hesaplayabilmek için bu proje kapsamında Muğla’ya özgü su ayak izi hesaplama modülü geliştirilme aşamasında olup, modül kapsamında doğrudan su kullanımına ek olarak tüketilen yiyecek, içecek ve yakıt bilgileri kullanılarak dolaylı su ayak izi hesaplamaları Muğla’ya özgü bir şekilde sunulması hedeflenmektedir[:en]Available only in Turkish

 

 

EÜAŞ İklim Değişikliğinin Termik Enerji Üretimine Etkisi Özet Raporu Yayınlandı

İklim değişikliğinin sonucu olarak artan hava ve su sıcaklığı ve su miktarındaki azalma ve artmalar, termik santrallerin verimini düşürmekte ve faaliyetlerinin kesintiye uğramasına neden olmaktadır.  Oluşan ekonomik kayıpların ve arz güvenliğinde yaşanan sıkıntıların yanı sıra,  düşen santral verimleri daha fazla yakıt tüketimine ve sera gazı salımına neden olmaktadır. İklim değişikliğinin enerji üretimine etkilerinin tespiti ve bu etkilerin azaltılmasına yönelin çalışmalar büyük önem kazanmaktadır.

Türkiye’de EÜAŞ ve GTE Karbon tarafından geliştirilen ve İngiltere Büyükelçiliği Refah Fonu tarafından desteklenen proje çerçevesinde iklim değişikliğinin termik santrallerindeki elektrik üretimine etkisi üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Söz konusu çalışmaların sonucu olarak,  Su ve Enerji ilişkisinin EÜAŞ’a ait santraller seviyesinde detaylı olarak incelendiği raporun elektrik üretim sektöründe yönlendirici bir etki yapması beklenmektedir. Raporun detaylarını hazırlanan özet raporda bulabilirsiniz.

http://www.euas.gov.tr/Documents/iklim_degisikliginin_termik_enerji_uretimine_etkisi.pdf[:]

Güneşten Ormanlar Elektrik Üretmeye Başladı!

Ege Orman Vakfı’na ait Türkiye’nin ilk Gold Standard’a kayıt edilen mikro projesi olan “Güneşten Ormanlar” projesi 2014 yılı Ağustos Ayı itibari ile elektrik üretmeye başlamıştır. Proje hedefleri arasında, Güneş enerjisinden elde edilen gelirle yeni ormanlar oluşturarak iklim değişikliğine karşı verilen mücadeleye de doğrudan bir katkı daha sunulması planlanmaktadır. Dolayısıyla, “Güneşten Ormanlar” gelecek için umut veren projeler arasında yerini almıştır.

Projenin izleme raporu Gold Standard’a sunulmuş olup, proje karbon kredisi kazanmaya bir adım daha yaklaşmış bulunmaktadır.

Pınar Süt CDP 2015 İklim Değişikliği Puanı Yayınlandı

Birlikte çalıştığımız Yaşar Grup – Pınar Süt Eskişehir ve İzmir fabrikaları, yapılan CDP-İklim değişikliği değerlendirmesinde 95 puan saydamlık skoru alarak B bandında yerini almıştır. Pınar Süt, aynı zamanda CDP Su programına da cevap veren şirketlerden birisi olmuştur.  İklim değişikliği konusunda tüm grup bünyesinde kapsamlı çalışmalar yürüten ve şirket politikalarına entegre eden Yaşar Holding, bu çalışmalar sonucunda tüm grup şirketlerinde geçerli olmak üzere 2020 yılına kadar (2011 yılı baz alınarak) sera gazı salım yoğunluğunda 15% azaltım hedefi belirlemiştir. 2015 yılı itibarı ile bu hedefe büyük ölçüde gerçekleştirilmiş olup, emisyon yoğunluğunda yaklaşık %11 azaltım sağlanmıştır.

Yaşar Holding bünyesinde yer alan Pınar Süt, 2015 yılında şirket stratejilerine, karbon salımlarını azaltma çalışmalarının yanı sıra, su ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarını da entegre etmiştir. Bu hedef doğrultusunda GTE Karbon ile birlikte iklim risklerinin belirlenmesine yönelik Su Ayak İzi, Risk Değerlendirme ve Su verimliliği çalışmaları da yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda ise su tüketiminin ve su ayak izinin azaltılmasına yönelik somut öneriler gerçekleştirilmiştir.

İklim Değişikliği & Enerji Sektöründe Risk Yönetimi Etkinliği Tamamlandı

İngiltere Büyükelçiliği’nin desteği ile EÜAŞ tarafından yürütülen ve GTE Carbon’un danışmanlığını yaptığı “İklim Değişikliğine Dirençli Termal Enerji Üretimi” projesinin çıktılarının da paylaşıldığı “İklim Değişikliği & Enerji Sektöründe Risk Yönetimi Etkinliği” 28 Nisan Salı günü Ankara Mövenpick Otel’de gerçekleştirilen çalıştay ile tamamlandı.

Yurtiçi ve yurt dışından kamu kurumları, akdemisyenler ve özel sektör temsilcilerinden yaklaşık 70 kişinin yer aldığı çalıştayda iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği sorunların enerji sektörü üzerindeki etkileri konusunda sunumlar katılımcılar ile paylaşıldı. Düzenlenen çalıştay sayesinde Türkiye’deki enerji sektörünün geleceği, dünyadaki iyi uygulamalar ve deneyimler de incelenerek geniş bir çerçevede değerlendirilme imkanı yaratıldı.

Çalıştayda paylaşılan sunumlara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

1. Oturum

Arzu Kocatürk – İklim Değişikliği Projeksiyonları

Ayşe Yıldırım Coşgun – İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi

Murat Hardalaç – İklim Değişikliğine İlişkin Yapılan Çalışmalar

Orhan Solak – Adaptation to Climate Change

2. Oturum

Mücahit Sav – İklim Değişikliğinin Elektrik Üretimine Etkisi

Kasırga Yıldırak – İklim Profili, Mekansal Bilgi, Tarımda Risk Yönetimi ve Tarım Sigortaları

Kemal Demirkol – İklim Değişikliğine Dirençli Enerji Üretimi

Mark Workman – Climate Change and Risk Management in the Energy Sector

3. Oturum

Patrick Woods – Infrastructure Flood Resilience

Peter Spalding – Management of Water Footprint and Water Risk at GDF SUEZ_EN

Peter Spalding – Management of Water Footprint and Water Risk at GDF SUEZ_TR

Richenda Connell – Experience on Building Climate Resilience in the Energy Sector

Richenda Connell – Experience on Building Climate Resilience in the Energy Sector_TR

Craig Davies – Managing Climate Risks in Energy Sector Investments_EN

Craig Davies – Managing Climate Risks in Energy Sector Investments_TR

Düşük Karbon Kahramanı – Yaşar Holding

II. İstanbul Karbon Zirvesi kapsamında düzenlenen  “Düşük Karbon Kahramanları” yarışmasında Yaşar Holding “Üretimde Karbon Salımı Azaltımı” alanında ödüle layık görüldü.

Karbon yönetimi konusunda emek verenleri ve iklim değişikliği ile mücadele edenleri desteklemenin yanı sıra konunun yaygın bilinirliğini artırmak amacıyla düzenlenen yarışmaya yönetimler, sivil toplum örgütleri, kişiler ve firmalardan, üçü yabancı olmak üzere 32 proje aday oldu.

Ödüller SÜT-D Başkanı ve Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya tarafından takdim edildi. SÜT-D Başkan Yardımcısı ve İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu da ödül töreninde yaptığı konuşmada, “İltifata tabi olan karbon yönetimi marifetleri için bu ödülleri sunmak, SÜT-D sivil gücünün topluma yeşil yansımasıdır” dedi.

Yenilikçi ve çevreye saygılı projeler üretmeyi şirket ilkesi haline getiren Yaşar Holding, bu alandaki çalışmalarına devam ederek Pınar Süt Eskişehir Tesisleri için CDP-Water ve CDP-Carbon raporlaması hazırlıklarına başladı. Su ve Karbon alanında şirketlerinin performanslarını değerlendirmek ve stratejiler belirlemek isteyen şirketler grubunun,  sürdürülebilirlik yolundaki yolculuklarına daha birçok başarılı projeyle devam edecekleri başarılı girişimlerinden anlaşılıyor.

 

28 Nisan İklim Değişikliği & Enerji Sektöründe Risk Yönetimi Etkinliği

Dünyada olduğu kadar ülkemizde de karşılaştığımız sel, kuraklık, hortum gibi aşırı hava olaylarının tahmin edilebilirliği azalırken şiddeti ve sıklığı artmaktadır. Bu durum, insan yaşamı ile birlikte ekonomik faaliyetlerimize zarar vermekte, iklim değişikliğine uyum ve dayanıklılığın (adaptation & resilience) artırılmasına yönelik çalışmaların hız kazanması gerekliliğine dikkat çekmektedir.

Doğal kaynaklarımıza bağlı olarak faaliyet gösteren enerji sektörünün de iklim değişikliğine bağlı olan etki ve risk değerlendirmesini en kısa zamanda yapıp, gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Bu bağlamda, EÜAŞ , Mayıs 2014- Mart 2015 tarihlerinde, GTE Carbon yürütücülüğü ve İngiltere Büyükelçiliği’nin finansal desteği ile “Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma ve  Enerji Güvenliği için İklim Değişikliğine Dirençli Termal Enerji Üretimi” projesini gerçekleştirmiştir.

Proje çıktılarının paylaşılacağı toplantıda kamu sektöründe devam etmekte olan iklim değişikliği ve uyum ile ilgili çalışmalar ile yurtdışında enerji sektörünün konu ile ilgili gerçekleştirdiği faaliyetlere yer verilecektir.

Etkinlik 28 Nisan Salı günü Mövenpick Hotel Ankara’da gerçekleştirilecektir.

Etkinlik Programı

II. İstanbul Karbon Zirvesi

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği tarafından 2-3 Nisan tarihlerinde bu yıl ikincisi düzenlenen İstanbul Karbon Zirvesi’ne yurtiçi ve yurt dışından geniş bir katılım sağlandı. Kamu kurumları, iş dünyası temsilcileri ile akademisyen ve öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği zirvenin “Karbon Nötr” sponsorluğunu ise GTE Carbon üstlendi.

Grand Cevahir Hotel Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen ödül töreninde GTE Carbon Projeler Direktörü M. Kemal Demirkol’a, GTE Carbon ve EÜAŞ’ın birlikte yürüttüğü “İklim Değişikliğine Dirençli Termik Santraller” projesinin çıktılarını paylaştığı sunumunun ardından bir de plaket verildi.

 

 

İklim ve Çevre Dostu Muğla

GTE Carbon’un danışmanlığını yaptığı “ İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı” proje kapsamında Muğla Büyükşehir Belediyesi,  paydaşların da katılımı ile bir çalıştay düzenliyor.

16.04.2015 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde saat: 10.00’da başlayacak olan çalıştayda GTE Carbon ekibiyle beraber, çalıştaya sunumları ile katkıda bulunacak katılımcıların listesi şu şekilde;

M. Kemal Demirkol / GTE Carbon Projeler Direktörü

Prof. Dr. Tayfun Büke / Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Teknoloji Fakültesi / Enerji Sistemleri Mühendisliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Çalıştayda aynı zamanda Muğla Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yine GTE Carbon tarafından danışmanlığı yapılmış olan Muğla’nın Karbon Ayak İzi projesi kapsamında sunumlar gerçekleştirecek.