“Eskişehir Endüstriyel Simbiyoz (ES) Olanaklarının Araştırılması Projesi” Tamamlandı!

Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) tarafından yürütülen ve GTE’nin teknik danışmanlığını yaptığı “Eskişehir Endüstriyel Simbiyoz (ES) Olanaklarının Araştırılması Projesi” Aralık 2019 itibariyle tamamlandı.

Yapılan araştırmalar, firma ziyaretleri ve saha çalışmaları ile Eskişehir’de yer alan firmalar arasındaki endüstriyel simbiyoz potansiyelleri ortaya kondu. Projede, firmalarda kaynak verimliliği ve rekabet avantajı hedeflenirken, firmaların yapacağı işbirlikleri neticesinde elde edecekleri çevresel ve ekonomik kazanımlar değerlendirildi.

———-

ÖZET İNFOGRAFİK

İnfografiği PDF olarak görüntülemek ve indirmek için TIKLAYINIZ.

Proje sahibi BEBKA tarafından Nisan 2020’de yayınlanan PROJE RAPORU için TIKLAYINIZ.

BEBKA’nın WEB SİTESİ için TIKLAYINIZ.

———-

Eskişehir Endüstriyel Simbiyoz Projesi Başladı!

Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) tarafından gerçekleştirilen endüstriyel simbiyoz çalışmaları kapsamında Eskişehir’de yer alan firmalar arasında işbirliği potansiyelinin araştırılarak, çevresel ve ekonomik kazanımların ortaya koyulmasına yönelik çalışmalara başlandı.

GTE’nin teknik danışmanlığını yaptığı proje kapsamında Endüstriyel Simbiyoz potansiyeline sahip firmalarda kaynak verimliliği ve rekabet avantajının artırılması hedefleniyor.

Proje kapsamında yapılan ilk değerlendirmelerde, Eskişehir’de yer alan sektörler incelenerek, öne çıkan sektörler belirlendi. Bu sektörler baz alınarak yapılan ilk araştırmalarda 63 sektörden kaynaklanan 112 atık için toplamda 464 endüstriyel simbiyoz olanağı tespit edildi. Projenin devamında, firma ziyaretleri ve saha çalışmaları yapılarak seçilecek pilot projeler için detaylı çalışmalar ve fizibilite konsept notları hazırlanması planlanıyor.

“Tekstil Sektöründe Temiz Üretim Rehberi” Tanıtımı Gerçekleştirildi

WWF-Türkiye ve H&M Grup işbirliğiyle tekstil sektöründe temiz üretim uygulamalarının teşvik edilmesi ve sektörel su risklerini azaltmak amacıyla yürütülen BÜYÜK MENDERES HAVZASI’NDA TEKSTİL SEKTÖRÜNDE TEMİZ ÜRETİM UYGULAMALARININ TEŞVİKİ projesi kapsamında hazırlanan “Tekstil Sektöründe Temiz Üretim Rehberi”nin tanıtımı, 24 Eylül 2018 tarihinde Denizli Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü’nde özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile gerçekleştirildi.

GTE’nin teknik danışmanlığını yürüttüğü proje kapsamında, paydaşlarla görüşülerek havza için strateji geliştirilmesi, işletme düzeyinde temiz üretim etütleri yapılması ve tekstil sektörüne yönelik temiz üretim rehberi hazırlanması çalışmaları gerçekleştirildi. Buna ek olarak, proje kapsamında Prof. Dr. Göksel Demirer öncülüğünde ve GTE ekibinin katkılarıyla hazırlanan Rehber’de, aşağıda listelenen ve tekstil sektörünün ihtiyaç duyabileceği bazı teknik, finansal ve yönetimsel konulara yer verildi:

• “Temiz Üretim” kavramı, mevzuat boyutu, işletmelere sağladığı faydalar, Türkiye özelindeki geçmişi, bugünü ve gelecek öngörüleri
• Tekstil sektörünün kaynak kullanımı ve çevresel etkileri
• Tekstil üretim süreçleri özelinde çevresel etkiler
• Dünyadan ve Türkiye’den tekstil sektöründe temiz üretim yöntemleri, uygulama örnekleri ve sonuçları
• Tekstil sektöründe temiz üretim uygulamaları sonucunda elde edilecek sosyo-ekonomik ve çevresel kazanımlar
• Finansal mekanizmalar: Kamu kurumları, uluslararası finans kuruluşları ve bankalar tarafından verilen teşvik destekleri ve kredilere dair bilgiler
• Paydaşlar: Türkiye’de sanayi sektöründe temiz üretim uygulamalarından sorumlu olan ve/veya temiz üretim konusunda teknik kapasite sunan kurum ve kuruluşlara dair bilgiler

Rehberin başta tekstil sektörü olmak üzere ülkemiz sanayii için faydalı olmasını diler, bu çalışmanın hayata geçmesinde büyük emeği olan WWF Türkiye ve H&M ekiplerine teşekkür ederiz!

Temiz Üretim Rehberi’ne BURADAN ulaşabilirsiniz.

Ayrıca, Proje ile ilgili medyada yer alan haberlere aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Bağlantı-1
Bağlantı-2

“Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’nde Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının Araştırılması Projesi”nin Sinerji Çalıştayı Aksaray’da gerçekleştirildi

Ahiler Kalkınma Ajansı öncülüğünde başlatılan, GTE Carbon ve Ekodenge firmalarının ortak girişimi ile çalışmaları yürütülen “Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’nde Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının Araştırılması Projesi”nin Sinerji Çalıştayı 03.07.2018 tarihinde Aksaray Ağaçlı Otel’de gerçekleştirilmiştir.

Çalıştayda, Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’ndeki işletmeler başta olmak üzere TR71 Bölgesi (Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir ve Niğde) içindeki firmaların ortak fayda sağlayabileceği endüstriyel simbiyoz olanakları ve bu olanakların hayata geçirilmesi halinde sağlanacak çevresel ve ekonomik kazanımlar üzerine bilgi ve fikir paylaşımında bulunulmuştur.

Çalıştay, Ahiler Kalkınma Ajansı Genel Sekreter Vekili Bekir Varol ile Planlama Programlama ve Koordinasyon Birimi uzmanlarından Faruk Er’in projenin doğuşu, hayata geçirilme amacı, TR71 bölgesi özelindeki önemi ve Aksaray Organize Sanayi Bölgesi Müdür Vekili Ayhan Ermiş’in sanayi bölgesi özelinde projenin yapacağı katkılar üzerine yaptıkları açılış konuşmalarıyla başlamıştır. Açılış konuşmaları akabinde GTE Carbon ve Ekodenge firmaları adına proje koordinatörlüğünü yürüten Dr. Emrah Alkaya bölgede gerçekleştirilen tesis, paydaş ziyaretleri ve teknik analizler sonucunda ortaya çıkan endüstriyel simbiyoz olanaklarına yönelik bir sunum yapmıştır.

Çalıştayın son kısmında ise bölgeye dair belirlenen endüstriyel simbiyoz olanakları çerçevesinde katılımcı firmalar ile grup çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Grup çalışmaları vesilesiyle endüstriyel simbiyoz olanaklarının hayata geçirilmesine yönelik imkânlar üzerine detaylıca bilgi ve fikir alış verişi yapılmıştır. Grup çalışmalarına katılan sektörler, aşağıdaki listede özetlenmektedir:

-Gıda ürünlerinin imalatı

-Makine ve ekipman imalatı

-Atığın toplanması, ıslahı ve bertarafı faaliyetleri; maddelerin geri kazanımı

-Yenilenebilir kaynaklardan elektrik enerjisi üretimi

-Yapı ve beton elemanları imalatı

-Kauçuk ürünlerin imalatı

-Tekstil ürünleri imalatı

-Hazır hayvan yemlerinin imalatı

-Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı

-Motorlu kara taşıtlarının parçalarının boyanması

Etkinlikle ilgili çıkan haberler için aşağıdaki bağlantılara tıklayabilirsiniz.

Ahiler Kalkınma AjansıAksaray Posta Gazetesi[:en]On July 3, 2018, a Synergy Workshop was held in Aksaray Ağaçlı Hotel for “Investigation of Industrial Symbiosis Opportunities for Aksaray Organized Industrial Zone” Project, which was developed by Ahiler Development Agency and is currently being carried out under the joint venture of GTE Carbon and Ekodenge.

During the Workshop, information and ideas were shared about the industrial symbiosis opportunities from which the firms located in TR 71 Region (i.e. Aksaray, Kırıkkale, Nevşehir and Niğde) and especially those within the Aksaray OIZ can commonly benefit from. The potential environmental and economic benefits upon the implementation of these opportunities were also discussed in the Workshop.

Bekir Varol as Ahiler Development Agency Deputy Secretary General, Faruk Er as Planning Programming and Coordination Unit Specialist, and Ayhan Ermiş as Aksaray OIZ Deputy Manager started the Workshop with their opening speeches about the Project’s emergence,  purpose and importance for the TR71 Region. Afterwards, Dr. Emrah Alkaya as the Project Coordinator on behalf of GTE Carbon and Ekodenge, made a presentation on the industrial symbiosis opportunities that arose as a result of the stakeholder and firm visits and technical analyzes conducted in the region.

In the last part of the Workshop, group studies were held with participant firms; and detailed information and idea sharing were made about the industrial symbiosis opportunities identified for the region. The sectors that participated in group studies are summarized in the list below:

– Manufacture of food products

– Manufacture of machinery and equipment

– Waste collection, reclamation and disposal activities; recovery of substances

– Electricity generation from renewable sources

– Manufacture of building and concrete elements

– Manufacture of rubber products

– Manufacture of textile products

– Manufacture of animal feeds

– Manufacture of paper and paper products

– Painting of motor vehicle parts

Aksaray OSB’de Endüstriyel Simbiyoz Olanakları Araştırılacak!

GTE-EKODENGE işbirliğinde yürütülecek olan “Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’nde Endüstriyel Simbiyoz Olanaklarının Araştırılması” projesi çalışmalarına başlandı.

Ahiler Kalkınma Ajansı tarafından geliştirilen ve desteklenen proje kapsamında, Aksaray OSB ve çevresinde faaliyet gösteren firmaların fayda sağlayabileceği çevresel/ekonomik işbirliği potansiyelleri (atık alış verişi, ortak/tersine lojistik, ortak acil durum planları vb.) araştırılacak. Bölgesel/sektörel analizlerin yapılacağı ve yoğun bir saha çalışmasının gerçekleştirileceği proje süresince, mevcut potansiyelin ve stratejilerin belirlenmesine ek olarak endüstriyel simbiyoz uygulamalarının sürdürülebilirliğine ve yaygınlaştırılmasına yönelik altyapının oluşturulması da sağlanacak.

İlk aşamada Aksaray OSB’de gerçekleştirilecek çalışmanın, TR71(Nevşehir, Niğde, Kırıkkale Kırşehir, Aksaray) bölgesinde yer alan diğer sanayi bölgelerine de yaygınlaştırılması ve bu sanayi bölgelerinin “Yeşil OSB”lere dönüşümü için gerekli altyapı ve kapasitenin oluşturulması amaçlanmaktadır.

Detaylar ve gelişmeler için GTE’yi Takip Ediniz.

 

 

“Türkiye için Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi” Projesi Kapanış Etkinliği Ankara’da Gerçekleştirildi

T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Dünya Bankası Grubu işbirliği ile Kasım 2016’da başlatılan “Türkiye için Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi Projesi”nin kapanış toplantısı 7 Kasım 2017 tarihinde Ankara HiltonSA Otel’de gerçekleştirilmiştir. GTE Carbon’un konsorsiyum lideri olarak yürütücülüğünü üstlendiği, Carbon Trust ve Environmental Resources Management (ERM) şirketlerinin ise konsorsiyum ortağı olarak yer aldığı proje ile Türkiye için kapsamlı bir Yeşil OSB çerçevesi geliştirilmiş ve kapanış toplantısında bu çerçeve katılımcılar ile paylaşılmıştır.

Proje kapsamında pilot olarak seçilen ve aşağıda listelenen Organize Sanayi Bölgelerinde (OSBlerde) eko-verimlilik (enerji/su verimliliği), yeşil altyapı ve endüstriyel simbiyoz olanakları gibi alanlarda teknik saha çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen bu teknik çalışmalara ek olarak ulusal düzeyde mevzuat/finansman mekanizmaları, Yeşil OSB kriterleri, OSB dönüşüm süreçleri ve Yeşil OSB kurumsal yönetim süreçleri analiz edilmiş ve Türkiye için öneriler getirilmiştir. Proje kapsamında pilot olarak seçilen OSB’ler şunlardır:

• Adana Hacı Sabancı OSB
• Ankara Sanayi Odası 1. OSB
• Bursa OSB
• İzmir Atatürk OSB

4 OSB için ön görülen toplam kazanımların yıllık yaklaşık karşılıkları şu şekilde ifade edilmiştir:
• 1,5 milyon nüfuslu bir kentin evsel elektrik tüketimine eşdeğer enerji tasarrufu,
• 200 bin nüfuslu bir kentin evsel su tüketimine eşdeğer su tasarrufu,
• 180 bin nüfuslu bir kentin evsel atık miktarına eşdeğer atık azaltımı,
• 780 hektarlık (1500 futbol sahası büyüklüğünde) ormanın karbon tutma kapasitesine eşdeğer karbon salımı azaltımı

OSB temsilcilerinin yanı sıra, sanayi/ticaret odaları, kalkınma ajansları, sanayi işletmeleri ve kamu kurumları temsilcilerinin yoğun katılımı ile gerçekleştirilen proje kapanış toplantısı Dünya Bankası Türkiye Direktörü Johanes C.M. Zutt’un konuşması ile başlamıştır. Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın “Yeşil OSBlerin Türkiye’nin Sanayi Stratejisi’ndeki Önemi ve Türkiye Yeşil OSB Projesi’nin Ana Etkileri” başlıklı konuşması ile devam etmiştir. Sonrasında Dünya Bankası Grubu Rakip Endüstriler Bölüm Müdürü Jose Ernesto Lopez Cordova, iklim rakip endüstrileri ve verimliliği ele alan konuşması ile toplantıya katkı sağlamıştır. Dünya Bankası Grubu Finans ve Piyasalar Bölümü’nde Kıdemli Uzman olan Eduard Yakubov, dinleyicileri, Proje hedefleri ve Proje’nin IFC Stratejisi’ndeki rolü ile ilgili aydınlatmıştır.

Öğleden önceki oturum, Dünya Bankası Grubu Endüstriyel Kaynak Verimliliği Uzmanı Sinem Demir’in, Küresel Eko-Endüstriyel Park Çerçevesi konulu konuşması ve Kore Enerji Ajansı Küresel Strateji Departmanı’ndan Inchul Hwang’ın Güney Kore enerji verimliliği politikalarını anlattığı sunumu ile devam etmiştir. Öğleden önceki son kısımda ise GTE Carbon uzmanlarından Dr. Emrah Alkaya ve Engin Koç ile Carbon Trust uzmanlarından David Tobin, Proje’nin ana bulgularını ve belirlenen teknik fırsatları katılımcılara aktarmışlardır.

Öğleden sonraki oturumda ilk olarak GTE Carbon uzmanlarından Dr. Emrah Alkaya, Yeşil OSB kriterlerini ve Yeşil OSB’ye Dönüşüm/Planlama adımlarını anlattığı konuşmalarını gerçekleştirmiştir. Ardından GTE Carbon firmasından bir diğer uzman Cansu Perdeli, Yeşil OSB’ye dönüşüm için gerçekleştirilen mevzuat analizi sonuçlarını ve Proje kapsamında analiz edilen finansman araçlarını katılımcılara aktarmıştır. Toplantının son aşamasında ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB, TOBB ve OSBÜK’ten temsilcilerin yer aldığı bir panel gerçekleştirilmiştir. Dünya Bankası Grubu Kıdemli Özel Sektör Geliştirme Uzmanı Etienne Kechichian’ın kapanış konuşması ile toplantı son bulmuştur.

“Türkiye İçin Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi Projesi Teknik Olanaklar Ve Mevzuat/Finansman Mekanizmaları Çalıştayı” Ankara’da Gerçekleştirildi

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü ve Dünya Bankası Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC) işbirliğinde Kasım 2016’da başlatılan, “Eko-Endüstriyel Parklar” temalı “Türkiye için Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi Projesi” isimli projenin ilk çalıştayı 27 Temmuz 2017 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

Proje kapsamında gelinen aşamada, çalışmaların konsorsiyum lideri olan GTE Carbon ve proje partnerleri Carbon Trust (UK) & ERM (UK) firmalarının çalışmaları doğrultusunda;

✓  İzmir Atatürk OSB,

✓  Bursa OSB,

✓  Adana Hacı Sabancı OSB ve

✓  Ankara Sanayi Odası 1. OSB’de

kaynak tüketimi yoğun sektörlerde saha çalışmaları yürütülerek eko-verimlilik (enerji/su verimliliği), yeşil altyapı ve endüstriyel simbiyoz olanakları gibi alanlarda teknik saha çalışmaları yapılmış, aynı zamanda literatür araştırmaları ve finansal analizler gerçekleştirilmiştir.

OSB temsilcilerinin yanı sıra çeşitli kalkınma ajansları, sanayi işletmeleri ve kamu kurumları temsilcilerinin de katılım sağladığı çalıştayın öğleden önceki ilk bölümü, Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz ile Dünya Bankası Grubu Endüstriyel Kaynak Verimliliği Uzmanı Sinem Demir’in açılış konuşmalarıyla başladı. Dünya Bankası ve Bakanlığın endüstriyel simbiyoz uygulamalarına dair vizyonlarını ve projede gelinen mevcut durumu konu alan açılış konuşmalarının ardından çalıştay, Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Cihan Usta’nın ‘Türkiye’de Organize Sanayi Bölgelerinin Durumu’ başlıklı ve Prof. Dr. Göksel Demirer’in ‘Yeşil OSB/Eko-endüstriyel Park Kavramı ve Dünya Örnekleri’ başlıklı, endüstriyel simbiyoz yaklaşımı ve eko-endüstriyel parklar konularında Türkiye ve dünyadaki mevcut durumu açıklayan sunumlarıyla devam etti. Çalıştayın öğleden önceki bölümü danışma firma GTE Carbon Uzmanları Dr. Emrah Alkaya, Engin Koç ve Cansu Perdeli’nin proje kapsamında gerçekleştirilen saha çalışmaları, konuya dair mevzuat, uygulanması planlanan iş modelleri, OSB aksiyon planları ve belirlenecek yeşil OSB kriterleri hakkında yaptığı bilgilendirmelerle son buldu.

Çalıştayın öğleden sonraki kısmında ise nihai olarak hedeflenen “Türkiye Yeşil Sanayi Bölgeleri Ulusal Çerçevesi”nin geliştirilmesine yönelik katılımcıların aktif katılımı ile görüş alışverişinde bulunulmuştur.

gte2gte3gte4

Büyük Menderes Havzası’nda Temiz Üretime Geçiş Bilgilendirme Toplantısı Gerçekleştirildi

Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nce pilot havza olarak belirlenen Büyük Menderes’te, Entegre Havza Yönetimi yaklaşımı çerçevesinde su kaynaklarının korunması, sürdürülebilir kullanımı ve su kalitesinin izlenmesi bir öncelik olarak belirlenmiş, nehir üzerinde WWF Türkiye* tarafından yürütülen üç yıllık su kalitesi izleme çalışmasının çıktıları, ekolojik ve sosyo-ekonomik analizlerle birlikte “Büyük Menderes Havza Atlası” başlığıyla 2013 yılında yayımlanmıştır.

WWF Türkiye’nin bu perspektifle havzada yürütmekte olduğu çalışmaların yeni hedefi, iyi örnek olarak “Su Koruyuculuğu” yaklaşmının hayata geçirilmesidir. Özel sektörün karşı karşıya bulunduğu su risklerinin farkına varmasını, bunları gidermeye yönelik önlemlerin geliştirilmesini ve su kaynaklarının korunması için kolektif haraketi teşvik eden Su Koruyuculuğu mekanizmasının havzada geliştirilmesi amacıyla WWF Türkiye desteği ve GTE Carbon ve Prof. Dr. Göksel Demirer (ODTÜ) tarafından Uşak, Denizli ve Aydın illerindeki tekstil ve deri sanayinde ‘temiz üretim’ sürecine geçişi destekleyici çeşitli çalışmalar gerçekleştirilecektir.

Bu çerçevede, B. Menderes Havzası için WWF Türkiye tarafından geliştirilen Su Koruyuculuğu stratejisinin paylaşıldığı, Temiz Üretim kavramı ve olası kazanımlarını birlikte değerlendirildiği ve bu süreçte işbirliği yapılacak taraflarla bir araya gelerek fikir alış verişinde bulunulduğu Bilgilendirme Toplantısı 4 Ocak 2017′de ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde düzenlenmiştir.

Büyük Menderes Havzası’nda Tekstil ve Deri Sektörlerinde Temiz Üretime Geçiş Bilgilendirme Toplantısı kapsamında Büyük Menderes Su Koruyuculuğu Stratejisi’ni WWF Türkiye Doğa Koruma Yetkilisi Eren Atak, Temiz Üretim Kavramsal Çerçevesini ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Göksel Demirer, Temiz Üretim Uygulama Örneklerini ise GTE Carbon’dan Dr. Emrah Alkaya sunmuşlardır. Bunun yanında İzmir Eko Verimlilik Programı sunumu ve ilgili belgesel gösterimi katılımcılar tarafından ilgi görmüş; takip eden proje kapsamındaki bilgi alışverişine katkı sağlamıştır.

(* WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 40 yılı aşkın geçmişiyle, biyolojik çeşitliliği korumak, yenilenebilir kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek suretiyle insanın doğayla uyum içinde yaşadığı bir gelecek için çalışmaktadır.)

COP 22’nin Ardından: Türkiye’de İş Dünyası Ne Beklemeli?

(Yazan: Arif Cem Gündoğan)

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamındaki 22. Taraflar Toplantısı (COP22) 7-18 Kasım 2016 tarihleri arasında Fas’ın Marakeş şehrinde gerçekleştirildi. Paris Anlaşması’nın resmen yürürlüğe girmesinden günler sonra gerçekleşen iklim zirvesinin iş dünyası için önemi, çıktıları ve bundan sonraki döneme ilişkin beklentileri sizler için özetledik.

Yeni rejimi hatırlamak gerekirse: Paris Anlaşması

İnsan kaynaklı iklim değişikliği ile mücadelede küresel mücadelenin hatlarını belirleyen Paris Anlaşması bilindiği üzere gerekli şartların sağlanmasının ardından 4 Kasım 2016’da resmen yürürlüğe girmiş oldu. 23 Kasım 2016 itibari ile 113 ülkenin resmen taraf olduğu anlaşma kapsamında dünyanın düşük karbon ekonomisine (ve nihai olarak net-sıfır karbonlu bir ekonomiye) geçişini müjdeleyen hedefler söz konusuydu. Paris Anlaşması kapsamındaki hedefleri özetle hatırlamak gerekirse:

İnsan kaynaklı iklim değişikliği ile bağlantılı yaşanan küresel sıcaklık artışı Paris Anlaşması ile 2°C’nin olabildiğince altında (ve mümkünse 1.5°C’de) dizginlenmeye çalışılacak. Bu hedefe ulaşılabilmesi için ulusal katkılar (NDC’ler) kritik öneme sahip olacak. Ulusal katkılar düzenli aralıklarla daha iddialı hedeflerle güncellenerek küresel mücadelenin etkinleştirilmesi hedefleniyor. Anlaşmada 2050-2100 yılları arasında insan kaynaklı seragazı salımların ve yutak kapasitesinin arasında bir denge kurulması uzun dönemli hedef olarak belirtiliyor. Yani doğal süreçlere insan müdahalesini sıfıra indirmek amaçlanıyor. Paris Anlaşması, uyum (adaptasyon) konusuna azaltım (mitigasyon) konusuna verdiği önemi atfediyor. Bundan böyle ülkeler ulusal katkılarında uyum tedbirlerini belirtmek ve sürekli güncellemek durumunda olacaklar. İklim finansmanı açısından ise daha önce belirlenen 2020 itibari ile yılda 100 milyar dolar hedefi taban meblağ olarak kabul görmüş durumda. Bu finansman özellikle Yeşil İklim Fonu (GCF) aracılığı ile dağıtılacak. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere finansal desteğinin boyutu 2020’den itibaren somut ihtiyaç değerlendirmeleri üzerinden artarak devam edecek.

Peki, COP22 Marakeş’te gerçekleştirilen zirvede neler oldu?

Fas’taki zirvenin ilk gününe Türkiye’nin hâlihazırda Ek-1 (gelişmiş ülkeler) kategorisinde olduğu için erişiminin bulunmadığı Yeşil İklim Fonu (GCF) kapsamında iklim finansmanına erişim isteği damga vurdu. Çerçeve sözleşme kapsamında tanınan özel şartlarına dayanarak sadece azaltım (mitigasyon) ile ilgili olarak fona erişim sağlaman isteyen Türkiye’nin talebi hakkında bir karara varılamadığı için konu açık uçlu istişarelerle değerlendirilecek ve süreç COP23 başkanlığına raporlanacak.

COP22’de gündemde büyük yer kaplayan konulardan bir diğeri ABD’deki seçimlerde Trump’ın galip gelmesiydi. Trump’ın ABD’yi iklim değişikliği ile mücadelede bir kazanım olan Paris Anlaşması’ndan çekebileceği üzerine kampanya sürecinde verdiği demeçler başkanlığı kesinleşince seçim sonucu bir endişe kaynağı olsa da gerek ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry & J. Pershing gibi üst düzey müzakerecilerin açıklamaları gereke taraf ülkelerin ortak duruşları küresel mücadelenin ve Paris Anlaşması’nın başlattığı momentumun durdurulamaz olduğunun altını tekrar çizmiş oldu. Bu noktada her ihtimale karşın belirtmekte fayda var: ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesi 4 yıllık bir süreç olacak. Eğer çerçeve sözleşmeden çekilmeye karar verirse bu süreç 1 yıla kadar düşebilir. ABD’nin uluslararası hukuk ve diplomasi çerçevesinde böylesine olumsuz bir hamle yapması beklenmemekte. Müzakerelerde ABD çekilirse biz de çekilmeyi düşünürüz diyen bir taraf olmadığını not etmekte de fayda var. ABD’li önde gelen şirketlerin ve eyaletlerin seçim sonrasında Paris Anlaşması’na sahip çıkıyoruz dediğini de not edelim.

COP22 kapsamındaki müzakerelerin ana odağında çerçevesi hazır olan Paris Anlaşması’nın detayları ve nasıl uygulanacağı yer almaktaydı. Bu anlamda anlaşmanın uygulanışına dair bir “kural kitabı” 2018 yılına dek hazır hale getirilecek. Müzakerelerde ağırlığı olan bir diğer günden ise iklim finansmanıydı. Bu konuda hâlihazırda masada olan finansman sözlerinin 2020 itibari ile yılda 100 milyar dolarlık miktardan çok daha az olduğu vurgulandı ve bir takım yeni katkılar ilan edildi. Ancak belirgin bir ilerlemeden ziyade, neyin iklim finansmanı sayılıp sayılmayacağı ve hangi mekanizmaların kullanılabileceği üzerinde tartışıldı. Bunun dışında ulusal katkıların (NDC) Paris Anlaşması hedefleri göz önüne alındığında yetersiz olduğu vurgulandı ve 2018 yılı itibari ile gözden geçirilmesi konusundaki irade pekiştirildi. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan kayıp ve zararların tespiti ile ilgili 5 yıllık bir çalışma planı da üzerinde uzlaşılan konular arasında yerini aldı.

Türkiye Paris Anlaşması’nı imzalamasına rağmen Anlaşma metni resmi onay için henüz meclis gündemine gelmedi. Yapılan açıklamalardan anlaşılan tabloda Türkiye’nin resmi onay için Yeşil İklim Fonu kapsamında iklim finansman erişimi için talep ettiği COP kararına dair yürütülen açık uçlu istişare sürecinden çıkacak kararı beklediği anlaşılmakta. Bu konuda en azından 2017 ilkbaharında Almanya Bonn’da gerçekleştirilecek iklim değişikliği konferansı ve eş zamanlı SBI 45 toplantılarının çıktılarını bekleyeceğimizi öngörebiliriz.

COP22 sürecinde şirketlerden ne haber var?

COP22 hemen öncesinde, esnasında ve hemen sonrasında özel sektör liderliğindeki pek çok yeni inisiyatif ve duyuruya şahit olduk. Bunlardan birisi daha önceki yazılarımızda yer verdiğimiz Bilim Temelli Hedefler (SBTs – Science Based Targets) konusundaydı. İklim değişikliği ile etkin bir mücadele için bilimsel metotlar kullanılarak iddialı hedefler belirleyen şirket sayısı küresel çapta 200’ü geçti. Piyasa değerleri 4.8 trilyon doları bulan şirketler arasında Coca Cola, Dell, Kellogg, P&G ve Sony gibi şirketler bulunuyor. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için şu adrese göz atılabilir.

Paris Anlaşması ile beraber önemi artan NAZCA platformunun devlet dışı aktörlerin (sivil toplum, özel sektör, belediyeler, vb) iklim değişikliği ile mücadele hedefleri ve katkılarının kayıt altına alınacağı ilk adres olması hedefleniyordu. COP22 ile beraber NAZCA resmi portal haline gelmiş oldu. NAZCA bünyesinde 3300’ü aşkın katkı şu anda kamuoyuna açık şekilde sergileniyor. Kendi hedeflerinizi burada sergilemeniz mümkün.

COP22’deki etkinlikler ve çıktılar özellikle karbon fiyatlandırmaya ilişkin piyasa mekanizmalarının önem kazanmaya devam ettiğine işaret eden gelişmeleri de içeriyor. Bu noktada Türkiye dahil 101 ülkenin ulusal katkı belgelerinde (NDCs) karbon fiyatlandırmayı bir tedbir olarak kullanmayı hedeflediğini belirtmekte fayda var. Dünya üzerinde halihazırda işleyen veya işlemesi planlanan 42 karbon fiyatlandırma inisiyatifi mevcut. Aktif olanlar küresel seragazı salımlarının yaklaşık %13’ünü kapsarken fiyatlandırma gelirlerinin sadece 2015 yılında 26 milyar dolarlık bir kaynak yarattığını, ve önceki seneye kıyasla %60 artış kaydettiğinin altını çizelim. Özel sektörde ise küresel çapta 1200’ü aşkın şirketin hâlihazırda veya önümüzdeki 2 yıl içinde şirket içi bir fiyatlandırma modeli kullandığını/kullanacağını söyleyebiliriz. Öte yandan havacılık ve gemi taşımacılığından doğan seragazları ve belirli sektör faaliyetlerinde salınan HFC gazlarına dair Paris Anlaşması’na ek olarak gelişen anlaşma ve protokoller piyasa mekanizmalarına olan ilgiyi arttırması sürpriz bir gelişme olmayacak.

COP22 sürecinde iş dünyasının küresel iklim mücadelesine katkısını özetleme iddiasını taşıyan, UN Global Compact tarafından önemli bir raporun lansmanı yapıldı. İçeriğinden bahsederek bu kısmı bitirelim. Rapor, RE100, Küresel Enerji Hızlandırıcı Platformu, Montreal Karbon Katkıları, Dekarbonizasyon Koalisyonu Portfolyosu gibi iş dünyası liderliğinde yürüyen girişimlerle ilgili gelişmeleri derliyor ve sadece iklim değişikliği değil Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ilişkin bağlantılı çabaları da gözler önüne seriyor. Özetle özel sektörün katkısı katlanarak artmaya devam ediyor.

Türkiye’deki şirketler ne bekleyebilir?

Özetle şu gelişmelere hazırlıklı olmakta fayda var:

  • Türkiye henüz Paris Anlaşması’nı resmen onaylamadı ancak iklim değişikliği ile mücadele tedbirlerinde ve bağlantılı mevzuatın gelişmesinde ekonomik, sosyal ve çevresel faydalar olduğu açık olduğu için bu bağlamdaki ilerlemenin devam edeceğini varsayabiliriz. Mevzuat anlamında yeni gelişmeleri yakından takip ve hazırlık önem kazanacak.
  • İklim finansmanı konusu gündemde önemli yer kaplamaya başladı. İklim finansmanına çok boyutlu bir perspektifle yaklaşılıyor. Özel sektörün özellikle kalkınma odaklı bankalardan yararlanabileceği finansman seçenekleri söz konusu ve bunların hacimleri artarak devam edecek. Bu bağlamda enerji başta olmak üzere kaynak verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımı, döngüsel ekonomiye ilişkin tedbirler, karbon envanter yönetimi ve sertifikasyonu gibi alanlarda finansman fırsatları artacak.
  • Karbon fiyatlandırma seçenekleri giderek artan şekilde yaygınlaşacak ve piyasa mekanizmalarının ağırlığı da benzer şekilde artacak. Karbon sertifika fiyatlarının sıkı bir denetim ve zorunlu bir piyasa olmadan artacağını söylemek zor (hatta zorunlu piyasalarda da ek tedbirler olmadan ek gelişmeler yaşanmayacaktır) ancak bu anlamda fiyat koridorları, taban ve tavan karbon fiyatları gibi tedbirler görünümü kesinlikle değiştirecektir. İngiltere’de enerji üretim kompozisyonun hızla değişmesindeki en temel sebeplerden birinin bu olduğunu hatırlayalım.
  • İklim değişikliği ile mücadelede özel sektörün artan bir risk algısı var. İklim değişikliğine uyum çok kritik hale gelmeye başladı zira Paris Anlaşması ve çabalara rağmen dünya tahminimizden zorlu bir patikada hala… Bu bağlamda iklimsel risk değerlendirmeleri, kırılganlık analizleri, tedarik zincirlerinde stres testleri ve uyum önlemleri geliştirilmesi gibi seçeneklere gittikça artan oranda başvurulacaktır.

Tüm bunların özel sektörün ekonomik açıdan daha az maliyetli şekilde düşük karbon ekonomisine doğru yol almasına yardımcı olacak tedbirlerden sadece bazıları olduğunu hatırlatıp gelişmelere yeterince kaynak ve önem ayırmayan şirketleri daha maliyetli ve dahi zorlu bir geleceğin beklediğini belirtelim.